Dünya Kardeş Kentler Turizm birliği Genel Sekreteri Hüseyin Baraner ve TÜRSAB Başdanışmanı Hamit Kuk’un da panelist olarak katıldığı toplantıda söz alan Semanur Kurt şunları söyledi:
“Bugün burada, yalnızca ülkemizin değil, dünyanın gözünün olduğu Antalya’mızın 21. yüzyılında turizmde sürdürülebilir geleceğini konuşmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Antalya; benzersiz zenginlikleri ve özellikleriyle her yıl milyonlarca turisti kendine çeken bir turizm cenneti. Ancak bu zenginliklerimizi gelecek nesillere aktarmak istiyorsak, turizmi sadece ekonomik kazanç olarak değil, aynı zamanda çevresel, kültürel ve toplumsal sorumluluklarla birlikte ele almak zorundayız.
Sürdürülebilir turizm; doğaya ve kültürel değerlere zarar vermeden, yerel halkın refahını gözeten ve uzun vadede fayda sağlayan bir yaklaşımdır. Antalya gibi yüksek turizm potansiyeline sahip bir şehir için bu anlayış artık bir tercih değil, zorunluluktur.
- Doğal kaynakların korunması: Su, enerji ve toprak gibi kaynakları verimli ve sorumlu şekilde kullanmalıyız.
- Kentin turizmle bütünleşmesi: Turizm yatırımları şehirle uyumlu, halkla iç içe ve sürdürülebilir olmalıdır. Ayrıca yerel yönetimlere altyapı ve üst yapı hizmetleri için bütçe ayrılmalı. Şehir vergisi bu anlamda kullanılabilir,
- Kültürel mirasın yaşatılması: Tarihi ve kültürel zenginliklerimizi korumalı ve onları turizmin bir değeri olarak yaşatmalıyız.
- Atık yönetimi ve çevre bilinci: Geri dönüşüm sistemlerini yaygınlaştırmalı, hem yerli halka hem turistlere çevre konusunda bilinç kazandırmalıyız.
Unutmayalım: Planlı şehirler, güvenli, sağlıklı ve mutlu toplumların temelidir. Şehircilik anlayışımızı sürdürülebilirlik, doğa ve insan odaklılık ilkeleriyle yeniden şekillendirmeliyiz.
Sürdürülebilir turizm, yalnızca çevreyi korumak değil; Antalya’nın sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel değerleri tanımak ve bu değerlere sahip çıkmak anlamına gelir. Günümüzde turistler sadece deniz, kum, güneş üçlüsünü değil; doğaya duyarlı, etik değerlere sahip, yerel kültürle iç içe deneyimler aramaktadır. Biz de bu beklentilere uygun bir turizm modeli sunmalıyız.
Öte yandan, kentte yaşayanlar kadar gelecekte yaşayacak olanların da haklarını gözetmek zorundayız. Göç, çarpık kentleşme, kent yoksulluğu ve dezavantajlı kesimlerin kentle uyum içinde yaşaması gibi sorunları göz ardı edemeyiz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir Antalya bırakmak istiyorsak, kent varlıklarımızı yalnızca geçmişin mirası değil, aynı zamanda geleceğin emaneti olarak görmeliyiz.
Bu nedenle katılımcı bir yerel demokrasi, toplum yararını ve ortak çıkarları ön planda tutan bir kent yönetimi anlayışı geliştirilmelidir. Kent kültürü, kentlilik bilinci ve kent kimliği desteklenmeden bu sürdürülebilirlik mümkün değildir. Aksi takdirde, kentsel değerler kısa vadeli kazançlara kurban edilir ve geleceğe karşı sorumluluğumuzu yerine getirememiş oluruz.
Biz Antalya Kent Konseyi olarak, doğayla dost, etrafıyla barışık ve kültürle bütünleşmiş bir turizm anlayışı için hazırız. Bu konuda tüm yönetimleri de toplumla birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.”
TÜRKİYE
Sayfa başına git
